(Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye) kitâbını verdiklerim, bir hocaya götürmüşler, o da…

[ad_1]


Kimseyle kavgalı değiliz. Hiçkimse ile de münâkaşa etmeyiz. İnsan elbette ki üzülür, arada soğukluk olur. Bid’at ehli veyâ sapık olan, Ehl-i sünnetin dışında olan, nefsine uyanlara karşı muhabbet beslenmez. Çünkü îmânın altı şartından önce, hubb-i fillah, buğd-i fillah ve gayba îmân bildirilmiştir. Allahü teâlânın dînini doğru olarak öğreten bir kitâba bu şekilde bir ifâde kullanılıyorsa, itikâdı düzgün olan bir kimsenin kalbinde, ona karşı buğz olur. Hidâyeti için duâ edilir, mesâfeli olunur. Ama hizmetinize devâm edersiniz.

(Şunu yaparsam Allah belâmı versin) dedim. Bu, yemîn olur mu?

[ad_1]


Bu, yemîn değildir. Ama böyle söz de uygun değildir. Bunun için tövbe istigfâr etmeli, sadaka da vermeli, bir daha da aynı şekilde yapmamalıdır. Uygun değildir. Yemîn olabilmesi için, vallahi, billahi ve tallahi, yani vav, ba ve ta harfi ile Allahü teâlânın üzerine yemîn etmek gerekir. Bir kimse, bir konuda, (Vallahi ve billahi ve tallahi şu işi yapmayacağım) dese, üç yemîn birden olur. Valla, billa demek yemîn olmaz. Vallahi, billahi, tallahi denmesi lâzımdır. Yemîn edip, yemînini bozan, on fakîri giydirmesi lâzımdır. Buna gücü yetmezse, on fakîri sabah-akşam bir gün veyâ bir fakîri sabah-akşam on gün doyurması lâzımdır. Buna da gücü yetmiyorsa, bu Hakîkat Kitâbevinin yayınlamış olduğu (İslâm Ahlâkı) kitâbından, [durumu daha da müsâid ise, Tam İlmihâl] on tane alıp, on ayrı fakîre vermesi lâzımdır. Buna da gücü yetmiyorsa, üç gün oruç tutması lâzımdır.

(Sünnet kılarken kazaya niyyet etmeyi, yalnız Osman Ünlü Hoca söylüyor, neden…

[ad_1]


Osman Ünlü Hoca’nın okumuş olduğu kitâbları onlar da okumuş olsaydı… Osman Ünlü Hoca’nın kendi görüşü değildir. Bu konu, Kudüs kâdîsı Muhammed Sâdık efendinin (Nevâdir-i fıkhiyye) kitâbında ve Oflu Muhammed Emîn efendinin (Necât-ül-mü’minîn) kitâbında yazılıdır. Dolayısıyla bunları okuyan kimse görür.

(Seadet-i Ebediyye) kitabına göre amel ediyorum. Arkadaşımın hocası da, o kitabı…

[ad_1]


Zehiri bile altın kupa içerisinde sunarlar. Dolayısıyla âhir zamanda bulunuyoruz, hakla bâtıl da karışık.

Kitâbı hazırlayan Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin talebesidir. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri dört mezhebde mütehassıs bir zâtdır. Bu kitâp, binden fazla kitâptan hazırlanmış. Bu kitâp, Ehl-i sünnet yolunu anlatıyor ve dînin nakil dîni olduğunu anlatıyor. Onun için Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, aleyhde konuşanların yetiştirilmesinde büyük bir engeldir. Onlar, bana göre.. diyeceklerdi, Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” onlara mâni oluyor.

Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, (Bu dîni Ben indirdim, Ben koruyacağım) buyuruyor. Hüseyin Hilmi efendi, Peygamber efendimizden “aleyhissalâtü vesselâm” gelen doğru dîni, Ehl-i sünnet itikâdını doğru olarak anlatıyor, çünkü hocası sağlamdır. Din adamı olabilmek, islâm âlimi olabilmek için, silsilesinin belli olması lâzımdır. Dolayısıyla, Hüseyin Hilmi efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” kitâbında yazılanların hepsi senedlidir, vesikalıdır, hüccetlidir. Üstadları, hocaları da Peygamber efendimize “aleyhissalâtü vesselâm” kadar dayanmaktadır. (Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye) kitâbında dînimize aykırı herhangi bir hüküm olmadığı gibi, hanefi mezhebine göre yazılmıştır. Şâfii, hanbeli ve mâlikî mezhebinde de lâzım olan hükümler de yerine göre izâh edilmiştir. Bunu hazırlayan zât “rahmetullahi teâlâ aleyh” daha önsözünde buyuruyor ki, (Bu kitâpda bize âit tek satır bir şey yok. Köşeli parantezle ilâve ettiklerimizde, başka kitâplardan alıp oraya koyduklarımızdır). Nakli esâs almıştır. Hüseyin Hilmi efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Eğer bize muhâlefet eden olmasaydı, kendimizden şüphe ederdik). Çünki doğruya hep muhâlefet edilir. Biz (Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye) kitâbından alıp naklediyoruz, o bilgilerden şüphe etmiyoruz.