Zekâtımı altın olarak kargoyla gönderdim. Telefon açıp, zekâtım olduğunu da söyledim.…

[ad_1]

Oldu tabiî. Hem de altın olarak göndermişsiniz, devrine bile lüzûm yok. Zaten altın olarak verdikten sonra problem kalkıyor.

Zekâtımı ablama veriyorum. Onun tanıdığı hasta, çocukları okuyan birisi var. Onlara…

[ad_1]

Anladığımız kadarıyla ablanızı vekil tayin ediyorsunuz. Ablanızın o fakîrden, (Benim adıma zekât almaya seni vekîl ettim) diye vekâlet alması lâzım. Ondan sonra altın olarak ablanızla devrini yapar, kâğıt para verir, ablanız da onların ihtiyâcı oldukça onlara verebilir. Böylece zekât yerini bulmuş olur.

Zekâtım yüzkırk lira. Bunun üzerine az daha koyup, zekâtım ve sadaka-i…

[ad_1]

Yok, herhangi bir mahzur söz konusu değildir. Bu şekilde de verilebilir.

Zekatı, yakınları varken onlara vermekten imtina etmek, vermek istememek, doğru mudur?

[ad_1]

Zekât, sadaka-i fıtr, adak, yemîn keffareti, bunlar verilirken önce yakın akrabadan. Müslüman ve sâlih olan fakir akraba deniyor. Çünkü zekâtın verileceği yerler bellidir. Akraba ama din, îmân yok, olmaz o. Akrabalar içerisinde meselâ, sâlih olan, sâliha olanlar ve fâsık olanlar var. Sâlih ve sâliha olanlar tercih edilir. Ama akrabaların hepsi aynı şekilde fâsıktır veya islâmiyyetle alâkaları yoktur. Bunlara verilmez. Komşu da öyle. Zekât, sadaka-i fıtr bunlar ibâdettir. Ne miktarda verileceği bildirildiği gibi kimlere verileceği de bildirilmiştir. Dolayısıyla, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” hazretlerinin buyurdukları gibi; ” İbâdet, emredileni yapmakdır.”

Zekâtı, sadaka-i fıtrayı verirken hiçbirşey demesek, hediye desek, olur mu?

[ad_1]

Sadaka-i fıtrı da, zekâtı da verirken kalben niyet ediyoruz. Kalben niyet ettikten sonra bunları verirken hediye desek, senin olsun desek, mahzuru yok. Zekâtın bir tek farzı vardır, o da zekâtı ayırırken niyet etmektir. Sadaka-i fıtr için de öyle.