[ad_1]
Ölmeden önce herkesde bir hak var. Cenâb-ı Hak hidâyet nasîb etsin!
[ad_1]
Ölmeden önce herkesde bir hak var. Cenâb-ı Hak hidâyet nasîb etsin!
[ad_1]
Meselâ, hazret-i Osmân-ı Zinnûreynin “radıyallahü anh” şefaate kavuşayım diye değiştirebilir. Âhirette de ona Osman denir. Bu şekilde değiştirilebilir. Kadınsa, Fatıma, Ayşe, Zeynep ismini alarak, şefaatlerine kavuşabilir.
[ad_1]
İkinci namaz vakti girince yine ara ara geliyorsa, özür olur. Artık günde bir, iki defa da gelse özürüdür. Her namaz vakti girince abdest alacaksınız. İkinci namaz vakti girdiği zaman, abdesti bozan başka bir hâl olmasa bile abdestiniz otomatik olarak bozuluyor. Sıkıntısı olan mâlikî mezhebini taklid ederse, mâlikîde bu hâl abdesti bozmuyor. Semâvidir, deniyor. Bu şekildeki olanlar, mâlikî mezhebini gusülde, abdestte ve namazda taklid ederlerse, rahat ederler.
[ad_1]
Zarûri durumlarda, sesi cilveli yapmamak, ciddi olmak kaydı şartıyla ifâdeleri geçiyor. O ifâdelerden zarûret durumlarında istifâde edilebilir.
[ad_1]
İyi tepkiler olduğu gibi kötü tepkilerde olacak. Yakınlarımız da tavır alacaklar. Allahü teâlânın rızası için tesettüre riayet edildi. Cenab-ı hak kuluna bir nimet verdi mi, imtihan eder. Tesettüre riayet etmek bir nimettir. İçeride nefs, dışarıda şeytan ve nefsine esir olanlar düşman… Elbette saldıracaklar. Eğer ki, kul bu saldırılara aldırmaz, ben Allahü teâlânın emrine uyacağım der, restini çekerse, bu itiraz edenler, bir gün gelir gerçeği görürler. Allahü teâlânın emrine uyduğu için, hakaret ettikleri, horladıkları, kötü gözle baktıkları kişinin önünde el pençe divan dururlar. Mahcup olurlar. Hatalarını görür, özür dilerler. Yeri gelmişken, bu naklettiğimize örnek başımızdan geçmiş bir hadiseyi anlatalım:
Seneler önce tesettüre riayet etmeyen bir dinleyicimiz, telefonla arayarak kapanacağını söylemişti. Babası daha evvel vefat etmiş, ablaları ve annesi ile yaşıyor. Fakat onlar açık, tesettüre riayet etmiyorlar, bu dinleyicimiz ailenin en küçüğü… O zaman Regaip kandili’de yaklaşıyordu.
“Ben Regaip kandilinde kapanacağım” diye söz verdi.
– “Hayırlısı olur” dedim.
Bir veya iki gün sonra telefonla aradı;
“Ben bugün çarşıya gittiğimde pardesü, eşarp aldım ve kapandım”, dedi.
– “Hayırlısı olsun, nasıl oldu?” diye sorunca,
“Bugün çarşıda kalbime şöyle bir düşünce geldi; Regaip kandilinde kapanacağını söylüyorsun, ama 2 hafta daha yaşamaya garanti var mı? Ve eğer ömrüm varsa bu 2 hafta içinde kapanmadığım için günah işlemeye devam edeceğim, o zaman beni kim kurtaracak?” diye düşündüm ve hemen kapandım.
O zaman gayri ihtiyari,
– “Ablaların ve annen ile cenge hazır ol”, dedim.
“O ne demek” dedi.
Dedim ki; “Görürsün”…
2 hafta geçti ve telefonla aradı;
“Nereden bildiniz?”, dedi “Neredeyse, tabir-i caizse ailem beni aforoz edecek, annem bile ters davranmaya başladı”, dedi.
Cevaben dedim ki;
– “Allahü teâlâ, kulunu bir emrini yaptığı zaman imtihan eder. Sabırlı ol. Bir zaman gelir, şuan sana karşı çıkan, ters davranan annen ve ablaların, değişirler ve sana iyi davranmaya başlarlar. El pençe huzurunda dururlar. Bu imtihandır. Samimisin, değil misin?”…
Sonrasında bu kızcağız tekrar aradı ve;
“Hocam dediğiniz doğru çıktı. Ablalarım, annem şimdi geliyor, “İşte bize bir dua et. Hani senin dinlediğin hoca var ya, ona telefon ediyorsun ya, hocana rica et; bize de dua etsin” diyorlar”, dedi.
Cenab-ı hak hidayet nasip etsin. Dolayısıyla, ben namaz kılacağım ama… ben tesettüre riayet edeceğim ama; “sonra”… Yaptın, yaptın… Sonrasına garantin mi var? Sonraya zaman bile olsa, şuanda karar vermişsin, yaptın yaptın, yapamadın nefis ve şeytan seni aldatabilir. Allahü teâlânın emrine ve yasaklarına riayet etmeye başlayınca, çevreden tepkiler gelebilir. Onlara sabretmelidir. Bir süre sonra tepki verenler, müteşekkir olurlar… Onun için dini imanı olmayanlar, nefsinin esiri olanların itiraz etmelerine üzülmemelidir. Hatta akılla kıyas edip; “Saç görülse ne olacak, görülmese ne olacak.” diye beyhude laflar edenlerin bu sözlerine takılmamalıdır. Zira akılla, mantıkla hareket edilecek olunsa, Komünistler, Marksistler bir zamanlar; “Kadın toplumun ortak malıdır” diyorlardı. Bunlarında kendine göre mantığı var. O zaman mantıkla işi yürüteceksek, bu mantığa da mı uyacağız? Olur mu öyle şey. Akılla mantıkla hareket edilecek olursa, düzen bozulur, anarşi çıkar. Kanun, nizam kalmaz. İmamı Rabbani hazretleri; (İbadet emredileni yapmaktır) buyuruyorlar. Sahibimiz “celle celalühü” kadınların örtünmesini emrediyor. Kendilerini “modern, aydın kabul edenlerin (!)” bu türde cahilce sözlerine aldanmamalıdır. Kitaplar okunursa bunların ne kadar ahmak oldukları, boş konuştukları, yobaz oldukları anlaşılır. Dolayısıyla, Tam İlmihal kitabında tesettür bahsi var. Oradan okumalıdır. Zira örtünme konusunda detaylı bilgi verilmiştir. Eğer Tam İlmihal kitabı yoksa, www.hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir, hatta sesli olarak dinlenebilir veya sipariş verilebilir. Eğer ki, internet sitesinden okunacaksa, arama kısmından; (Tesettür, Kadınların Örtünmesi) şeklinde aratılırsa, bu bilgilere ulaşılır. Yazıcıdan çıktısı alınarak, itiraz edenlere gösterilir veya okunur. Kadınların örtünmeleri Kur’an-ı Kerim’de açık şekilde bildirilmiş. Hadis-i şeriflerde de bildirilmiş. Peygamber efendimizin hanımlarının, kızlarının, sahabiyye olan hanımların (aleyhimürrıdvan) örtünme şekilleri bildirilmiş. Kitaplarda bunlar uzun uzun yazılmış. El ve yüz hariç bütün bedeni örtmenin farz olduğu, buraları açmanın haram olduğu kitaplarda açık açık yazılmış. Tam İlmihal Se’adeti Ebediyye kitabında örtünme ile ilgili ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler geniş olarak yazılmış. Oradan okunmasını tavsiye ederiz.
[ad_1]
Bugün Muharrem ayının biri. Yeni hicrî yıl. Cenâb-ı Hak hepimiz için hayırlı eylesin, mübarek eylesin. Nice hayırlara vesîle kılsın, inşâallahü teâlâ.
Kur’an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan bir tanesi de Muharrem ayıdır. Bu Muharrem ayında iki tane mübarek gece var. Birisi bu geçtiğimiz geceydi. Hicrî yılbaşı gecesiydi. Bir de Muharremin onuncu gecesi, aşûre gecesidir. Zilhicce ayının ilk on günü nasıl mübarek ise, Muharrem ayının ilk on günü de, bugünden itibâren mübarekdir, buyuruluyor. Geceleri de, günleri de mübarekdir. Dolayısıyla Muharemin ilk günü, hicrî yılbaşı günü, mübarekdir. Aşûre günü, Muharremin onuncu günüdür. Aşûre günü tek olarak oruç tutmak mekrûhdur. Bunun dışında yarından itibâren onbirine kadar da oruç tutsak hiçbir mahzuru olmaz. Tesbîh, tehlîl, tahmîd, salevât-ı şerîfe, Kur’an-ı kerim okumak, tevbe istiğfarı çokça okumak…, bunları yapabiliriz. Sadaka verebiliriz. Kendimiz, evlâd-ı ıyâlimiz ve bütün müslümânlar için hayır duâlar ederiz. Kazaya kalan namaz borcumuz varsa, kaza kılarız. Bu tutacağımız oruçları da kazaya kalan oruçlarımıza niyet ederiz. Sadaka verme imkânımız varsa, bunları da altınla devrini yaparak zekât borcumuzu ödemek şekliyle vermelidir. Çünkü bir an önce namâz, oruç, zekât, kurban borcumuz varsa bunları bitirmeliyiz. Ondan sonra nâfileler gelir. Hatta adak, yemîn keffâreti borçları varsa, bunlar da bittikten sonra nâfilelere başlanır. Çünkü yemîn keffâretini yerine getirmek vâcib. Adağı yerine getirmek vâcib. Vâcibler de bitecek ki, ondan sonra nâfilelere sıra gelsin. İslâm âlimleri bir sıralama yapmışlar. Îmânı doğru olarak öğrendikten sonra, birinci sırada harâmları öğrenip bunlardan sakınmak, ikinci sırada farzları öğrenip bunları yerine getirmek, üçüncü sırada tahrîmen mekrûh olanları öğrenip bunlardan sakınmak, dördüncü sırada vâcibleri yerine getirmek, beşinci sırada tenzîhi mekrûhları öğrenip bunlardan sakınmak, altıncı sırada müekked sünnet, yedinci sırada da gayr-i müekked sünnet, müstehab, mendûblar geliyor. Buna göre hareket etmemiz lâzımdır.
Mübarek günlere, mübarek gecelere hürmet, o günlerde günâh işlememekle olur. Buna da çok dikkat etmemiz lâzımdır.