[ad_1]
Ahmağa verilecek en güzel cevap susmaktır, sözünün daha iyi anlaşılabilmesi için söylenen sözdür.
[ad_1]
Ahmağa verilecek en güzel cevap susmaktır, sözünün daha iyi anlaşılabilmesi için söylenen sözdür.
[ad_1]
Doğru ama affedersek kârlı biz çıkarız. Hak kendinizin, affetmeyebilir, duâ da etmeyebilirsiniz. Ama duâ ederseniz, kendiniz kazançlı çıkarsınız.
[ad_1]
Zâlime yardım eden, onun zulmüne uğramadan ölmez. Allahü teâlâ zâlime imhâl eder ama ihmâl etmez. Yani mühlet verir, ama ihmâl etmez. Zulme uğrayan kâfir bile olsa onun duasının önündeki bütün perdeler kaldırılır. Cezâsı en çabuk verilen de zulmdür. Bir zâlime yardım edilince, ona gelecek belâ ona yardım edenlere de gelir. O günâha ortaktır. Bir gün gelir o zâlimin zulmüne uğrar.
[ad_1]
Ne kadar zulmedilmişse, o kadar beddua etmesine izin verilmiş. Ama, beddua edince, dünyâda hakkını almış olur. Dünyâ, imtihân yeridir. Burada, hakla batıl karışıktır. Kötüler kötülük yapmaya, iyiler de iyilik yapmaya devam eder ve herkes yaptığının karşılığını âhiretde görür. Kendisine kötülük edene beddua ederse, karşılığını görür. Sınırı geçerse, hepsi ona gitmez.
[ad_1]
Zuhr-i ahir, son öğle demektir. Bu namaz farzdır. Cum’a namazının edâ ve vücûb şartları tam tahakkuk etmediği için mutlaka kılınmalıdır. Niyet ederken de, (Niyet ettim, Allahü teâlânın rızası için üzerime en son farz olan kılmadığım öğle namazına) diye niyet etmelidir. Kâmet de getirmelidir. Cum’anın farzı kılındıktan sonra çok acil bir iş olsa bile, bu dört rek’at zuhr-i ahiri mutlaka kılmalıdır. Aksi hâlde Cum’a namazı sahih olmadı ise, öğle namazı üzerimize borç kalır. Ama böyle niyet edilince Cum’a sahih olmadı ise, o günkü öğle namazı yerine geçer. Sahih oldu ise, en son kazaya kalan öğle namazı yerine geçer. Kaza yoksa nafile olur.
[ad_1]
Yoktu. Şimdi şartlar müsait olmadığı için zuhr-i ahirin mutlaka kılınması lâzım. Kılınmazsa öğle namazı borç kalır.
[ad_1]
Eğer zorla, baskıyla bozduruldu ise, keffâret gerekmez. Gününe gün kaza edersiniz. Keffâret, hiçbir sebep yokken, bilerek orucu bozmanın cezâsıdır.
[ad_1]
Gönülsüz olmaz, esas olan budur. Yoksa zorla, tehdit ederek olmaz. Hakkını helâl ettirecekse, onu o noktaya getirmesi gerekir. Gerçekten gönül rızası ile, Allah rızası için, (Hakkımı sana helâl ettim) demelidir.
Karşı tarafa söyleyince fitneye sebep olacak, değişik durumlar söz konusu olacaksa, ona hediyeler verilir, hürmet, saygı gösterilir, bir muhabbet oluşturulur. O muhabbet oluşturulduktan sonra, münasip bir zamanda hediye götürülür, (Karşılıklı olarak hak ve hukukumuz geçti. Ben sana hakkımı helâl ettim. Sen de bana haklarını helâl et!) denir. O da zaten müsait olduğu için haklarını helâl eder. Bilmedikleri var, bütün haklarını helâl edebilir. Burada fitne çıkmaması söz konusudur. Karşı taraf üzüntüye girecek, onu strese sokacak.. Böyle bir yol bildirilmiş. İşte böyle önce karşı tarafın gönlü alınır. Onun için bir işi yaparken kitaba, sünnet uygun olarak yerine getirmeli, öyle yapmalıdır.
Mahşer günü her şeye açığa çıkacak. Zannediliyor ki, bunlar burada kalacak. Hiçbir şey burada kalmayacak. İğneden ipliğe önümüze koyacaklar.